7 Mayıs 2013 Salı

Çağımızın En Büyük Sorunu " Şükürsüzlük"

Çağımızın En Büyük Sorunu " Şükürsüzlük"



İlk önce başlığı neden bu şekilde koyduğumu söylemek gerekirse Şükürsüz toplum mutsuz toplumdur. Ve her geçen gün çevremizde ki her bir insan mutsuz. Ve mutsuz bireyden, mutsuz toplum da bir şey beklemek oldukça zordur. Mutsuz olan bir insanın mutluluğu bulabilmek için yapabileceği yanlışları ya da aslına dönmesi (dine yani bir arayışa) dönmesi mutlak bir sonuçtur ama bu şükürsüzlükten kaynaklandığı zaman bir arayışa dönmesi herhalde çok küçük bir ihtimal.

Mutsuzluk şükürsüzlükle birbirine bağlı. Zira insan hiç bir zaman maddi konularda kendinden aşağıdakine bakmaz. Ya da nefsi baktırmaz. Hep kendinden üstünü gördüğü zaman mutlu olabilecek bir şeyler bulamıyor. Halbu ki bizim dünyaya gelme amacımızın " imtihan." olduğunu unutuyoruz. Her insanın imtihan şekli farklıdır. Biri maddi açıdan imtihan olur biri manevi açıdan imtihan olur. Bazı insana Allah çok mal verir  belki o mal onun dünya ve ahiret hayatını yok eder. Ya da onu cennete götürecek bir vesile olur. Bilemezsin ki... Hayırlısı demek ve şükredecek onlarca şey var demek kalbinize en güzel huzuru verir.  Önemli olan yaşanılan her olayda mutlu olabilmek için ya da şükredebilmek için sebepler bulmak gerek. Ve şükretmemenin insanı çok büyük bir isyana götüreceğini düşünüyorum. Hem isyana götürür hemde daimi bir mutluluğa erdirir sizi. Hadi diyelim ki şükredecek sebepler bulamadın ( binlerce sebep bulunabilir ama bundan acizsin) bu dünyanın gelip geçici bir yer olduğunun farkına varıp , onu da mı idrak edemiyorsun? Eğer kişi müslümanım diyorsa önünde en güzel örnek Hz. Peygamber (S.A.v) ve Sahabe i Kiram Efendilerimiz var. Onlar hiç bir zaman dünya için yaşamamış sadece ahireti kazanabilmek için dünyada çalışmışlar. 

Ve yeni nesilin en büyük sorunu bu . Ben hiç dedelerimden, büyüklerimizden vs. hiç böyle mutsuzum şunum olsaydı ya da şöyle olsaydı vs gibi cümleler duymadım. Her zaman hallerine şükrederler. Yeni nesil nimet içinde boğuluyoruz ama mutsusuz. Bazen diyorum düşünüyorum acaba ailelerin yetiştirme tarzı da buna etkili oldu mu diye ? Cevabım "evet." oluyor. En basitinden örnek vereyim;

Aile çocuğa yemek yemenin bir dua ya da bu nimeti bulabilmenin aslında onun için ne kadar da büyük bir şükür kaynağı olduğunu anlatamıyor. Aile ne yaparsa yapsın çocuğuna yemeği yediremiyor. Bizim ülkemizde (!) her ailenin olmasa da bir çok ailede ki çocukların yemek seçme lüksü var ama çocuk o seçme şansına rağmen yemiyor sen ne yaparsan yap. En fazla küçükken çocuğu kandırabilmek için " ama yemezsen yemek ağlar." gibi cümleler kuruluyor. Çocuk belli bir yaşa gelince bunu da yemiyor :) Çocuğa yemeği yediremedik mi Türk ailesinin  genel yapısı bağırıp çağırmak. Şu tabirde çok kullanılır " Zıkkım yiyesice" :) Ona arkadaşça " bir evinin, bir ailenin, bir huzurunun, onu düşünen insanların var olduğundan" haberdar etmek gerek ve bunu çocukla sohbet ederek onun da aklına yatacak şekilde anlatmak gerek. O bilinci vermek gerek ve bu bağırarak olmaz. 

Şükreden bir insan ne zaman mutsuz olmuş ki ? " Ne ahiret ne de dünya."

"Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, şükredenlerin mükafatını veren ve her şeyi bilendir." (4:147)

 Efendimiz (s.a.s.) bir sabah sahabilerden birisine “ gecen nasıl geçti” diye sorar. Sahabi de “iyi geçti” diye cevap verir. Peygamberimiz (s.a.s.) üçüncü seferinde “Allah’a hamd ve şükürler olsun, iyi geçti” cevabını alıncaya kadar aynı soruyu arka arkaya tekrarlar. Nihayet son cevabı alınca  “senden aradığın buydu” diye buyurur.

Her zaman şükredenlerden olabiliriz inşaAllah. Selametle 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder